Astsubaylar Birliği
merol
Perşembe, 18 Haziran 2020 11:41
KADIN VE ERKEKTE SEVGİ
“Bütün kâinat birbirine sevgiyle bağlanmış.
Sevgini vermesini öğren.
Çünkü gönlün anlasın ki, Hepsine yer varmış.
Sevgisiz insandan, dünya, unutma ki korkarmış.”
Mevlana
Sevgi, en güçlü sihirli sözcüktür. İnsanları, hayatı güzelleştirir. “Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir.” Diye söylüyor Masumi Toyotome. “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor musunuz?” diye soruyor.
Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak için çok kötü şeyler yapabilir. Acımak sevgi değildir; üstünlük iddiasıdır. Hoşgörü sevgi değildir; istemediğine katlanmaktır. Bağımlılık sevgi değildir; gereksinmenin karşılanmasıdır. Peki, nedir öyleyse SEVGİ, SEVGİ…
Sevgi, değer vermesini bilmektir.
Sevgi, yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi, yar olmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, birlikte olmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, bilinçtir, sevgi insan olmaktır.
Sevgiyi yaşamımızdan kovup yerine parayı koyarsak eğer, para için yaşıyoruz, birbirimizi çiğniyoruz, para için meslek ediniyoruz, para için eğitim görüyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz, para için savaşıyoruz demektir. Sevgiyi yaşamımızdan kovup yerine üstün olmayı koyarsak eğer, üstün olmak için yaşıyoruz, üstün olmak için yarışıyoruz, üstün olmak için, kendimizden başkasını aşağı olmasına çalışıyoruz demektir.
Sevgiyi yaşamımızdan kovup nefreti içimize çağırırsak eğer, birbirimizden nefret ediyoruz, nefretle yaşıyoruz, nefretle çalışıyoruz, nefretle dövüşüyoruz, nefretle aldatıyoruz demektir.
“Başkalarından nefret etmenin bedeli kendini daha az sevmektir.”
Eldridge Cleaver
“Bütün kâinat birbirine sevgiyle bağlanmış.
Sevgini vermesini öğren.
Çünkü gönlün anlasın ki, Hepsine yer varmış.
Sevgisiz insandan, dünya, unutma ki korkarmış.”
Mevlana
Sevgi, en güçlü sihirli sözcüktür. İnsanları, hayatı güzelleştirir. “Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir.” Diye söylüyor Masumi Toyotome. “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor musunuz?” diye soruyor.
Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak için çok kötü şeyler yapabilir. Acımak sevgi değildir; üstünlük iddiasıdır. Hoşgörü sevgi değildir; istemediğine katlanmaktır. Bağımlılık sevgi değildir; gereksinmenin karşılanmasıdır. Peki, nedir öyleyse SEVGİ, SEVGİ…
Sevgi, değer vermesini bilmektir.
Sevgi, yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi, yar olmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, birlikte olmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi, bilinçtir, sevgi insan olmaktır.
Sevgiyi yaşamımızdan kovup yerine parayı koyarsak eğer, para için yaşıyoruz, birbirimizi çiğniyoruz, para için meslek ediniyoruz, para için eğitim görüyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz, para için savaşıyoruz demektir. Sevgiyi yaşamımızdan kovup yerine üstün olmayı koyarsak eğer, üstün olmak için yaşıyoruz, üstün olmak için yarışıyoruz, üstün olmak için, kendimizden başkasını aşağı olmasına çalışıyoruz demektir.
Sevgiyi yaşamımızdan kovup nefreti içimize çağırırsak eğer, birbirimizden nefret ediyoruz, nefretle yaşıyoruz, nefretle çalışıyoruz, nefretle dövüşüyoruz, nefretle aldatıyoruz demektir.
“Başkalarından nefret etmenin bedeli kendini daha az sevmektir.”
Eldridge Cleaver
merol
Perşembe, 18 Haziran 2020 11:29
İnsan düşündüğü kadar güçlü inandığı kadar değerlidir.
Bahçeye Dikilen Fidan Ve Evlilik|
Daha evliliklerinin ilk yılıydı. Evde kavga hiç eksik olmuyordu. Birbirlerini severek evlenen çift yolun başında bu işin daha fazla gitmeyeceğini düşünmeye başlamışlardı. Fazla yıpranmadan buna bir çare bulmaları gerekiyordu.
Bir akşam evde oturup ilişkilerini yeniden gözden geçirirlerken adam eşine “Aklıma bir fikir geldi.” dedi. “Bahçeye bir fidan dikelim ve bu fidan üç ay içinde kurursa boşanalım. Yok, eğer kurumazsa bu konuyu sonsuza dek kapatalım.”
Bu ilginç fikir karısının da hoşuna gitti. Ertesi gün bahçeye bir meyve fidanı diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar. Her ikisinin elinde içi su dolu birer kova vardı.
merol
Perşembe, 18 Haziran 2020 11:24
Bayramlar kırgınlıkların, küslüklerin, dargınlıkların ortadan kaldırıldığı barışın, kucaklaşmanın, paylaşmanın olduğu günlerdir. bu gün alimize bir silgi alarak eski bulanık davranışları silerek, kazıyarak bir çuvala doldurup görünmez ve geri dönmeyecek bir yerlere atalım. Dünya kurulduğundan beri yapılan konulmalar, yazılan kitapların tamamı mutlu bir gülümsemenin karşılığını veremez. Geçmişte yapılan yanlışlar ortaya çıkmıştır. unutulmasa da peşine düşmek insanlara bir şey kazandırmaz. değerli devrelerim gelin hep birlikte bir gülşene girelim ve topladığımız güzel gülleri birbirimize sunalım. Her günümüzün Bayram güzelliğinde olmasını oluşturalım. DEVRELERİMİN AİLE FERTLERİYLE, YAKIN AKRABA VE DOSTLARIYLA VE TÜM İSLAM ALEMİNİN BAYRAMINI KUTLUYOR. YARADANIN TÜM KULLARINI TABİİ AFETLERDEN PANDOMİLERDEN HER TÜRLÜ KÖTÜLÜKTEN KURTARMASINI DİLİYORUM.
merol
Cumartesi, 23 Mayıs 2020 17:00
Kaygı, insanın olabilecek aksiliklere karşı kendini önceden hazırlanması, gardını alması, bir anlamda aksilik karşısında prova yapması anlamına geldiği için gereklidir. Bu duygu, kendimizi korumak için binlerce yılda geliştirdiğimiz bir mekanizmadır. Ancak kendinizi fazla kaygılı buluyorsanız, dönüp kültürünüze bir bakın. Kültür, farkında olmasak da, duygularımızı şekillendiren en önemli etkenlerden biridir.
Toplulukçu kültür, sosyal kaygıyı canlı tutar. Çünkü toplulukçuluğun en önemli özelliği, uyum çabasıdır. Kişi çıkıntı olmaktan, içinde yaşadığı gruba ters düşmekten kaçınır. Bu yüzden başkalarına nasıl göründüğü ile ilgili farkındalığı, sosyal kaygısı yüksek olabilir. “Aman rezil olmayalım” sözüyle kendini sıkça frenler. Rahat ve umarsız olmakta zorlanır.
Belirsizlikten kaçınma, daha az bilinen bir kültür değeri: Hayatın belirsizliği karşısında duyulan kaygıyı gösteriyor. Bizi bilmediğimizden uzak durmaya yöneltiyor. “Bildiğimizden şaşmamak” hayatın her alanında kendini gösterir:
Nereye alışmışsak tatilimizde oraya gideriz. Yeni bir yer denemek zor gelir.
Çocuklarımıza sürekli “koşma, düşersin”, “dokunma cıss” deriz, adeta hareketsiz durmalarını isteriz. Çocuk büyüdüğünde bizim aklımızın yatmadığı işler yapması, farklı hobiler edinmesi ya da meslek seçmesi bizi tedirgin eder, engellemeye çalışırız.
Hastalanıyor gibiysek “ne olur ne olmaz” hemen antibiyotik alarak hastalığın önünü almaya çalışırız. Ülkemizde gereksiz antibiyotik kullanım oranı bu yüzden çok yüksektir.
Kaygı, bir dereceye kadar, olumsuz bir duygu değil. Ancak size zarar verdiğini düşündüğünüzde uzman kişilerden yardım almalısınız.
Toplulukçu kültür, sosyal kaygıyı canlı tutar. Çünkü toplulukçuluğun en önemli özelliği, uyum çabasıdır. Kişi çıkıntı olmaktan, içinde yaşadığı gruba ters düşmekten kaçınır. Bu yüzden başkalarına nasıl göründüğü ile ilgili farkındalığı, sosyal kaygısı yüksek olabilir. “Aman rezil olmayalım” sözüyle kendini sıkça frenler. Rahat ve umarsız olmakta zorlanır.
Belirsizlikten kaçınma, daha az bilinen bir kültür değeri: Hayatın belirsizliği karşısında duyulan kaygıyı gösteriyor. Bizi bilmediğimizden uzak durmaya yöneltiyor. “Bildiğimizden şaşmamak” hayatın her alanında kendini gösterir:
Nereye alışmışsak tatilimizde oraya gideriz. Yeni bir yer denemek zor gelir.
Çocuklarımıza sürekli “koşma, düşersin”, “dokunma cıss” deriz, adeta hareketsiz durmalarını isteriz. Çocuk büyüdüğünde bizim aklımızın yatmadığı işler yapması, farklı hobiler edinmesi ya da meslek seçmesi bizi tedirgin eder, engellemeye çalışırız.
Hastalanıyor gibiysek “ne olur ne olmaz” hemen antibiyotik alarak hastalığın önünü almaya çalışırız. Ülkemizde gereksiz antibiyotik kullanım oranı bu yüzden çok yüksektir.
Kaygı, bir dereceye kadar, olumsuz bir duygu değil. Ancak size zarar verdiğini düşündüğünüzde uzman kişilerden yardım almalısınız.
merol
Cumartesi, 23 Mayıs 2020 16:57
Ülkemiz, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında gözü olan Avrupa devletleri tarafından bahanelerle işgal edilmeye başlanmıştı... Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluşun Anadolu topraklarında olduğuna inanıyordu. Bu sebeple 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Samsun’a doğru yola çıktı. 19 Mayıs 1919 Samsun’a ayakbastı.
Bandırma Vapuru ile atılan ilk adım.
Düşmanlar bütün yurdu ele geçirmeye başlamıştı.
“Ya istiklal ya ölüm” ilkesiyle savaşa başlandı.
Mustafa Kemal, Samsun’a çıkışı ile tüm ülkeyi kurtaracak bir hareket başlatmıştı.
Milletimiz yaşlısı, genci, çocuğu, kadını ile mücadeleye katıldı...
Atatürk’ün milli birlik ve dayanışmayı gerçekleştirmek için çıktığı yolculuk milletin güçlenmesini sağlamıştı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, tarih sahnesinde bir kez tam bağımsızlığını elde etmek için çıktığı yolda kesin zafer kazandığı günlerin başlangıcıdır.
Cumhuriyetimizin savunulması Türk gençliğine emanet!
7 Mart 1981'de Gençlik ve Spor Bayramı'na 'Atatürk'ü Anma' ibaresi eklenmiştir...
19 Mayıs 1919, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra topraklarımızın yabancı işgalinde bulunduğu günlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün çözüm arayışı içinde “Bandırma” vapuru ile Samsun’a çıktığı tarihtir ve yaşatılmalıdır.
Kurtuluş savaşımızın başlangıcı olan 19 Mayıs 1919 Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’mız Kutlu Olsun.
Bandırma Vapuru ile atılan ilk adım.
Düşmanlar bütün yurdu ele geçirmeye başlamıştı.
“Ya istiklal ya ölüm” ilkesiyle savaşa başlandı.
Mustafa Kemal, Samsun’a çıkışı ile tüm ülkeyi kurtaracak bir hareket başlatmıştı.
Milletimiz yaşlısı, genci, çocuğu, kadını ile mücadeleye katıldı...
Atatürk’ün milli birlik ve dayanışmayı gerçekleştirmek için çıktığı yolculuk milletin güçlenmesini sağlamıştı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, tarih sahnesinde bir kez tam bağımsızlığını elde etmek için çıktığı yolda kesin zafer kazandığı günlerin başlangıcıdır.
Cumhuriyetimizin savunulması Türk gençliğine emanet!
7 Mart 1981'de Gençlik ve Spor Bayramı'na 'Atatürk'ü Anma' ibaresi eklenmiştir...
19 Mayıs 1919, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra topraklarımızın yabancı işgalinde bulunduğu günlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün çözüm arayışı içinde “Bandırma” vapuru ile Samsun’a çıktığı tarihtir ve yaşatılmalıdır.
Kurtuluş savaşımızın başlangıcı olan 19 Mayıs 1919 Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’mız Kutlu Olsun.
1168 Ziyaretçi defterindeki mesajlar