Astsubaylar Birliği
merol
Çarşamba, 24 Nisan 2019 23:05
SEVİLMEYE BIRAKMAK
Eflatun’a iki soru sormuşlar;
Birincisi, insanoğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir?
Eflatun tek tek sıralamış:
Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak içinde para öderler. Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar. Sonuçta ne bugünü, ne de yarını yaşarlar. Hiç olmayacak gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
Sıra gelmiş ikinci soruya;
Peki sen ne öneriyorsun?
Bilge yine sıralamış,
Kimseye kendinizi “sevdirmeye” kalkmayın! Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi “sevilmeye” bırakmaktır. Önemli olan; hayatta “en çok sey’e sahip olmak” değil “en az şey”e ihtiyaç duymaktır.
merol
Pazartesi, 22 Nisan 2019 20:21
BİR KELEBEĞİN DERSİ
“Bir gün, kozada küçük bir delik belirdi; bir adam oturup kelebeğin saatler botunca bedenini bu küçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi.
Ardından sanki ilerlemek için çaba harcamaktan vaz geçmiş gibi geldi ona.
Sanki elinden gelen her şeyi yapmış ve artık yapabileceği bir şey kalmamış gibiydi. Böylece adam kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline küçük bir makas alıp kozada ki deliği büyütmeye başladı. Bunun üzerine kelebek kolayca dışarı çıkı verdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu.
Adam izlemeye devam etti. Çünkü her an kelebeğin kanatlarının açılıp genişleyeceğini ve bedeninin taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama bunlardan hiç biri olmadı! Kelebek, hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi.
Ne kadar denese de asla uçamadı. Adamın iyi niyeti ve yardım severliği ile anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcı lığının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten çıkmak için göstermesi gereken çabanın Tanrı’nın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kısıtlayıcı lığından kurtulduğu anda uçmasını sağlamak için seçtiği yol olduğuydu.
Bazen yaşamda tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey çabalardır. Eğer Tanrı yaşamda herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman bir anlamda sakat kalırdık. O zaman olabileceğimiz kadar güçlenemezdik. Asla uçamazdık.
Güçlü olmak istedim…
Ve Tanrı beni güçlendirmek için zorluklar yolladı.
Bilgelik istedim….
Ve tanrı bana Tanrı çözmem için sorunlar yolladı.
Başarı istedim…
Ve Tanrı bana çalışmam için zeka ve kas gücü verdi.
Cesaret istedim…
Ve tanrı bana üstesinden gelmem gereken sorunlar verdi.
Sevgi istedim…
Ve tanrı bana, yardımcı olmam için sorunlu insanlar yolladı.
İyilik istedim…
Ve Tanrı bana, fırsatlar verdi.
İstediğim hiçbir şeyi elde edemedim….
Ama ihtiyaç duyduğum her şeyi elde ettim.
Yaşamınızı korkusuzca yaşayın. Zorlukların tümüne göğüs gerin ve onların üstesinden gelebileceğinizi açıkça gösterin.
İNANARAK VE BAŞARACAĞIM DİYE BAŞLAMAK GEREK.
“Bir gün, kozada küçük bir delik belirdi; bir adam oturup kelebeğin saatler botunca bedenini bu küçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi.
Ardından sanki ilerlemek için çaba harcamaktan vaz geçmiş gibi geldi ona.
Sanki elinden gelen her şeyi yapmış ve artık yapabileceği bir şey kalmamış gibiydi. Böylece adam kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline küçük bir makas alıp kozada ki deliği büyütmeye başladı. Bunun üzerine kelebek kolayca dışarı çıkı verdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu.
Adam izlemeye devam etti. Çünkü her an kelebeğin kanatlarının açılıp genişleyeceğini ve bedeninin taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama bunlardan hiç biri olmadı! Kelebek, hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi.
Ne kadar denese de asla uçamadı. Adamın iyi niyeti ve yardım severliği ile anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcı lığının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten çıkmak için göstermesi gereken çabanın Tanrı’nın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kısıtlayıcı lığından kurtulduğu anda uçmasını sağlamak için seçtiği yol olduğuydu.
Bazen yaşamda tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey çabalardır. Eğer Tanrı yaşamda herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman bir anlamda sakat kalırdık. O zaman olabileceğimiz kadar güçlenemezdik. Asla uçamazdık.
Güçlü olmak istedim…
Ve Tanrı beni güçlendirmek için zorluklar yolladı.
Bilgelik istedim….
Ve tanrı bana Tanrı çözmem için sorunlar yolladı.
Başarı istedim…
Ve Tanrı bana çalışmam için zeka ve kas gücü verdi.
Cesaret istedim…
Ve tanrı bana üstesinden gelmem gereken sorunlar verdi.
Sevgi istedim…
Ve tanrı bana, yardımcı olmam için sorunlu insanlar yolladı.
İyilik istedim…
Ve Tanrı bana, fırsatlar verdi.
İstediğim hiçbir şeyi elde edemedim….
Ama ihtiyaç duyduğum her şeyi elde ettim.
Yaşamınızı korkusuzca yaşayın. Zorlukların tümüne göğüs gerin ve onların üstesinden gelebileceğinizi açıkça gösterin.
İNANARAK VE BAŞARACAĞIM DİYE BAŞLAMAK GEREK.
merol
Pazar, 21 Nisan 2019 22:49
KAİNATIN IŞIĞI
19. yüz yıl büyük İngiliz ressamlarından William Holman Hunt’un bir bahçeyi tasvir eden bir tablosu Londra kraliyet akademisinde sergileniyordu. Hunt’un “Kainatın ışığı” adını verdiği bu tabloda geceleyin elindeki fenerle bahçede duran filozof kılıklı bir adam görülüyordu. Adam, serbest kalan eliyle bir kapıya vuruyor ve içeriden bir cevap bekler gibi görünüyordu.
Tabloyu tetkik eden bir sanat eleştirmeni Hunt’a dönerek;
“Güzel bir tablo doğrusu; ancak manasını bir türlü kavrayamadım.” Dedi. Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona tokmak takmasını unutmuşsunuz da….
Hunt gülümsedi: Adam alelade bir kapı vurmuyor ki…” dedi. “Bu kapı insan kalbini temsil ediyor.. sadece içeriden açıla bildiği için, dışından tokmağa ihtiyaç yoktur.”
19. yüz yıl büyük İngiliz ressamlarından William Holman Hunt’un bir bahçeyi tasvir eden bir tablosu Londra kraliyet akademisinde sergileniyordu. Hunt’un “Kainatın ışığı” adını verdiği bu tabloda geceleyin elindeki fenerle bahçede duran filozof kılıklı bir adam görülüyordu. Adam, serbest kalan eliyle bir kapıya vuruyor ve içeriden bir cevap bekler gibi görünüyordu.
Tabloyu tetkik eden bir sanat eleştirmeni Hunt’a dönerek;
“Güzel bir tablo doğrusu; ancak manasını bir türlü kavrayamadım.” Dedi. Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona tokmak takmasını unutmuşsunuz da….
Hunt gülümsedi: Adam alelade bir kapı vurmuyor ki…” dedi. “Bu kapı insan kalbini temsil ediyor.. sadece içeriden açıla bildiği için, dışından tokmağa ihtiyaç yoktur.”
merol
Salı, 02 Nisan 2019 19:51
KANDİLLER İNSANLARIN BİRLEŞMESİNE, BÜTÜNLEŞMESİNE, BARIŞMASINA SEVİNCİN VE SEBEBİN PAYLAŞMASINA VESİLE OLAN GÜNLERDİR.
KANDİLİNİZİ KUTLAR SAĞLIK MUTLULUK GETİRMESİNİ DİLERİM.
KANDİLİNİZİ KUTLAR SAĞLIK MUTLULUK GETİRMESİNİ DİLERİM.
merol
Salı, 02 Nisan 2019 19:44
BELKİ DE GERÇELTİR.
Kız: lütfen yavaşla ben korkuyorum
Delikanlı: hayır, bak ne kadar eğlenceli
Kız: lütfen, lütfen çok korkuyorum
Delikanlı: peki, beni sevdiğini söyle
Kız: seni çok seviyorum. Lütfen yavaşla
Delikanlı: şimdide bana sarıl
Kız: delikanlıya sıkıca sarılır
Delikanlı: şapkamı alıp, kendine takar mısın? Başımı çok sıktı..
Ertesi gün gazetelerde şöyle bir haber çıktı. Motosiklet kazası; Motosiklet fren arızası nedeniyle, bir binaya çarptı. Üzerinde ki iki kişiden sadece biri kurtuldu.
Gerçek ise şöyleydi; yolun yarısında delikanlı frenlerin bozulduğunu anlamış ama bunu kıza belli etmemek istemişti.
Bunun yerine kızdan kendisini sevdiğini söylemesini istemiş ve kendisine son defa sarılmasını istemişti. Sonra da kendi ölümü pahasına, kızın başlığı takmasını ve hayatta kalmasını sağlamıştı.
İşte gerçek aşkın anlamı da buydu…
Kız: lütfen yavaşla ben korkuyorum
Delikanlı: hayır, bak ne kadar eğlenceli
Kız: lütfen, lütfen çok korkuyorum
Delikanlı: peki, beni sevdiğini söyle
Kız: seni çok seviyorum. Lütfen yavaşla
Delikanlı: şimdide bana sarıl
Kız: delikanlıya sıkıca sarılır
Delikanlı: şapkamı alıp, kendine takar mısın? Başımı çok sıktı..
Ertesi gün gazetelerde şöyle bir haber çıktı. Motosiklet kazası; Motosiklet fren arızası nedeniyle, bir binaya çarptı. Üzerinde ki iki kişiden sadece biri kurtuldu.
Gerçek ise şöyleydi; yolun yarısında delikanlı frenlerin bozulduğunu anlamış ama bunu kıza belli etmemek istemişti.
Bunun yerine kızdan kendisini sevdiğini söylemesini istemiş ve kendisine son defa sarılmasını istemişti. Sonra da kendi ölümü pahasına, kızın başlığı takmasını ve hayatta kalmasını sağlamıştı.
İşte gerçek aşkın anlamı da buydu…
1179 Ziyaretçi defterindeki mesajlar